Sevk ve İskân

Tecrit

Sevk ve İskân” Kanunu ve Ermenilerin Göçü 

“Sevk ve İskân” kanunu 27 Mayıs 1915 tarihinde kabul edilmiş, 1 Haziran 1915 tarihinde Osmanlı Devleti’nin Resmi Gazetesi Takvim-i Vekayi’de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Ermenilerin göçü “tehcir” değil, “Sevk ve İskân”  kanununu olarak uygulanmıştır.

Her zaman olduğu gibi Batılı ülkeler, tarihi olayları çarpıtarak konuya yaklaşmaktadır.

Almanya ikinci dünya savaşında uyguladığı soykırımı yok sayarak 2016 yılında Türkiye aleyhine aldığı kararla “Sevk ve İskân”  kanununu uydurma “Ermeni soykırımı” olarak kabul etmiştir.

Oysa 1915’de Ermenilerin “Sevk ve İskân” kanunu o zamanki Osmanlı ordusunun Genelkurmay İkinci Başkanı Prusya Generali Friedrich Bronsart von Schellendorf’un kararı ile gerçekleşmiştir.

1926 yılında Tannenberg'in Federal Başkanı olan F. B. von Schellendorf 1930'larda Adolf Hitler'in de önde gelen destekçilerinden olmuştur. 

Osmanlı ordusunun Genelkurmay Başkanı sıfatıyla, tehcir üzerinde hazırlık çalışmaları yapan Schellendorf Ermenilerin göç ettirilmesinde başlıca rol oynamıştır.

Günümüzde birçok ABD, İngiltere ve Alman tarih araştırmacıları Schellendorf’un, tehcirin planlayıcısı olduğu konusunda hemfikirdir.

Bilim adamı Vahakn Dadrian, Schellendorf’un, Ermenilerin sınır dışı edilmeleri için doğrudan emir verdiğine dair çok sayıda arşiv raporları bulunduğunu belirtmektedir

Schellendorf, 1914-1917 yılları arasında “Erkan-ı Harbiye-i Umumiye Dairesi Erkan-ı Harbiye Reis-i Saniliği-Genelkurmay Birinci Yarbaşkanlığı-Genelkurmay Karargâhı Kıdemli Başkanlığı” görevlerinde bulunmuştur.

Genelkurmay Başkanı olarak Friedrich Bronsart von Schellendorf Kudüs ziyareti sırasında Enver Paşa'nın yanında (ilk sıra solda) (1916)

1914-1917 yılları arasında ordunun aldığı kararlarda Alman Genelkurmay Başkanı Schellendorf’un imzası vardır. Bu bağlamda Ermenilerin  “Sevk ve İskân” uygulamasından doğrudan, Alman Genelkurmay Başkanı Schellendorf ve Osmanlı Devleti’nin müttefiki Almanya sorumludur.

Almanya, Osmanlı Devleti’nin müttefiki olarak Birinci Dünya Savaşında yer almış ve çok sayında yüksek rütbeli Alman subaylar Osmanlı Ordusunda üst düzey görevlerde bulunmuştur.

Osmanlı Ordusunda görev almış yüksek rütbeli Alman subaylardan bazıları görev dağılımına göre şu şekildedir:

Bronsart von Schellendorf Paşa; Genelkurmay İkinci Başkanı 

Liman von Sanders Paşa; Ordo Komutanı

Erich von Falkenhayn Paşa; Yıldırım Orrduları Komutanı.

Guido von Usedom Paşa; Boğazlar Komutanı/Perrinet von Thauvenay Paşa; İstiparat Komutanı. 

Erich Paul Weber Paşa;  İstihkam Komutanı/Johannes Merten Paşa; Tahkimat Komutanı 

Max Schlee Paşa; Logistik Komutanı./Albay Bischof Paşa; Ordu Baş müfetişi

Wilhelm Anton Souchon Paşa; Donanma Komutanı /Heuck - Nikola - Sodenstern – Kannengiesse paşalar; Tümen Komutanları.

Avrupa neden her yıl uydurma “soykırım gününde” ABDsoykırım” ifadesini kullanacak mı diye açıklamayı bekler?

Çünkü,Avrupa tek başına uydurma “soykırım” iddiasını dünyaya kabul ettirmekte yeterli değildir. Bu sebeple ABD’nin kararı Avrupa için önemlidir.

Eğer gerçek yaşanmış bir Ermeni soykırımı olsa idi ABD, AB ve Rusya bir kerede ortak karar alır ve çoktan soykırımı ilan ederlerdi. Tabi ki sadece karar almakla yetinmezler, uluslararası hukukun gücünü de kullanırlardı.

Ancak gerçek bir Ermeni soykırımı olmadığı için bu iddiayı Türkiye’ye karşı siyasi baskı aracı olarak sürekli kullanmaya devam ediyorlar. Aslında soykırım iddiasını Ermenistan, ABD, AB ve Rusya dışındaki ülkeler gerçekçi bulmuyor.

BATI’NIN “ÜÇ “T” HAYALİ

ABD Başkanı Joe Biden nihayet beklenen açıklamayı yaptı ve 1915'te Ermenilere uygulanan “Sevk ve İskân”uygulaması için “soykırım” ifadesini kullandı. 

Elbette bu çabanın arakasında yatan esas maksat sadece “soykırım” değildir.

Soykırım iddiası üzerinden Türkiye’nin toprak bütünlüğü ve bölgesindeki siyasi gücünü ortadan kaldırmaktır.

Ermenistan’ın hedefi ABD, AB ve Rusya’nın desteği ile dünya kamuoyunu, Türkler tarafından soykırıma uğradıkları yalanına inandırmak ve “üç “T” hayalini gerçekleştirmektir; yani “tanıma, tazminat ve toprak” talebinde bulunmaktır.

Bunu başarabildikleri zaman konu soykırım iddiası ile kapanmayacak onu, bağımsız Kürt devleti takip edece ve sırayla diğer azınlıkların özerkliği ve günün birinde de bağımsızlık yönünde yeni uluslararası talepler ileri sürülecektir...

İstanbul’un fethinden günümüze 568 yıldan beri birlikte yaşadığımız, Osmanlı Devleti’nin üst düzey görevlere getirdiği “millet-i sadıka; sadık millet” ve “tebaa-i sadıka; sadık vatandaş” dediği Ermenilerin Anadolu’da ve Azerbaycan’da Türklere karşı gerçekleştirdiği katliamlar soykırım sözleşmesi çerçevesinde kabul edilmesi gereken eylemlerdir.

Mesela Ermenilerin gerçekleştirdiği soykırım konusunda Rusya neden hep yumuşak yüzlü davranıyor?

Çünkü,Ermenistan Rusya'nın sevimli evladıdır.

Yunanistan AB için ne ise, Ermenistan Rusya için daha fazlasıdır.

Aslında Hıristiyan dininin Katolik mezhebi ile Ortodoks mezhebi tarihten günümüze her zaman birbirine diş bilemiş Katolikler, Ortodoksların kanını dökmüştür.

Fakat soykırım konusunda Katolik Avrupa, Ortodoks Ermenistan için uydurma “soykırım” iddiasında birleşmektedir… 

“Kâfirler tek millettir, müminler ancak kardeştir” Hadisi Şerifine burada gerçek anlamını bulmuştur; kâfirler tek millet olarak hareket etmektedir…

Peki, “soykırım” yalanı daha ne kadar devam edecek diye sorarsak; Türkiye uluslararası alanda caydırıcı güce eriştiğinde ABD, AB ve Rusya bir açıklama yapacak;

“Evet, biz de güçlü bir kanaatle inanıyoruz ki, Ermeniler 568 yıldır Türklerin himayesinde varlıklarını sürdürdüler; dinlerini, dillerini, kültürlerini korudular. Türklerin “Ermeni soykırımı” yaptığı iddiası sadece siyasi söylemden ibaretti…”

Ancak,Türkiye henüz siyasi, ekonomik ve uluslararası ilişkilerde bu açıklamayı yaptıracak güce şimdilik sahip değildir.

İstanbul'un fethine kadar Bizans İmparatorluğu vatandaşları olan Ermeni, Süryani, Keldani, Yahudi, Yezidi (Ezidi) ve Rumlar fetih sonrasında Osmanlı tebaası olarak tanınmış ve ecnebi milletlere mensup gayrimüslim azınlıkların din, dil ve kültürleri Selçuklu ve Osmanlı Devleti'nin güvencesi altında 900 yıl varlıklarını korumuşlardır.

Eğer Ermeni soykırımı gibi uydurma bir eylem gerçek olsaydı, Selçuklu ve Osmanlı sınırları içinde bir tane gayrimüslim kalmaz ve nesilleri yüzyıllar boyu devam etmezdi.

Sadece Türkiye'deki azınlıklar değil, 1354-1912 arasında 558 yıl Osmanlı hâkimiyetinde kalan Balkanlar'da Sırp, Hırvat, Makedon, Arnavut, Roman, Bulgar, Yunan, Slovak, Sloven, Macar da kalmazdı.

Çok sayıda arşiv belgelerinden de görüleceği üzere Ermeni vatandaşlar “tehcir; zorla göç ettirme” değil, “Sevk ve İskân” kanunu çerçevesinde başka yerlere “nakil ve yerleştirme” olarak göçe tabi tutulmuştur.

1915 yılı itibariyle Türkiye topraklarında Osmanlı tebaası olarak meskûn yaşayan Ermenilerin tamamı “Sevk ve İskân”kanununa tabi tutulmamıştır. Aşağıdaki arşiv cetvelinde açıkça görüleceği gibi; Ankara Vilâyeti, Adana Vilâyeti, Eskişehir Sancağı, Haleb Vilâyeti, Hüdâvendigâr Vilâyeti (Bursa), Diyarbekir Vilâyeti, Karesi Sancağı (Balıkesir), Karahisar Sancağı (Afyonkarahisar), Kayseri Sancağı, Mamüretülaziz Vilâyeti (Harput), Niğde Sancağı ve Van Vilâyetinde yaşayan toplam 465.454 Ermeni vatandaşlar göç ettirilmemiştir.

“Sevk ve İskân” kanununa tabi tutulanlar özellikle Osmanlı Devleti’ne karşı isyana kalkışan, ayaklanma tertipleyen, mahalli halka zulmeden çeteler ve düşmanla işbirliği yapan gruplar ve onlara yardım edenler iç güvenlik sebebiyle aileleri ile birlikte başka yerlere nakledilmiştir. 1915 itibariyle henüz Osmanlı Devleti toprakları olan Suriye ve bugünkü Kuzey Irak bölgeleri olmak üzere toplamda 51 bölgeye sevk edilen Ermeni vatandaşların taşınır ve taşınmaz mal varlıkları kayıt altına alınmış, taşınmaz mallarından sağlanan kira, mahsul vb. gelirler özel olarak kurulan birimler tarafından toplanmıştır.

51 bölgeye sevk edilen Ermeni vatandaşların can ve mal güvenliğini sağlamak için Birinci Dünya Savaşı şartları içinde Osmanlı Devleti ciddi bir mali ve askeri külfet üstlenmiştir. Soykırım uygulamak istediği topluluk için savaşı şartları içinde zaten sınırlı olan imkânlarını ne diye Ermeniler için seferber etti?

İddia edildiği gibi Osmanlı Devleti Ermeni vatandaşlarını bilinçli olarak soykırıma tabi tutmak isteseydi, Almanya'nın İkinci Dünya Savaşı'nda Yahudi soykırımında yaptığı gibi Ermenileri toplu şekilde imha ederdi. Birinci Dünya Savaşı şartlarında bu eylemi gerçekleştirmek çok daha kolay olurdu.

Birinci Dünya Savaşı şartları içinde sadece Ermenilerin değil, askeri birliklerin cephelere sevki de aynı olumsuz şarlar içinde gerçekleşmiştir.

Savaş yıllarında sivil ahaliyi ve orduları tehdit eden trahom(körlük hastalığı), verem, tifo, difteri ve kolera salgınları bütün dünyada yaygın hale gelmişti. O yıllarında siviller ve cephe hatlarındaki askeri birlikler veba salgını yüzünden büyük kayıplar vermiştir.

“Ermeni soykırımı” yalanı, ABD başta olmak üzere Avrupa devletleri tarafından 106 yıldır Türkiye’ye karşı siyasi güç kullanmak için kasıtlı olarak ileri sürülen siyasi söylemden başka bir şey değildir.

ABD Başkanı Joe Biden’in, 1915’te Ermenilere uygulanan “Sevk ve İskân” kanunu uygulamasını “soykırım” olarak ifade etmesi ne ilmi, ne de tarihi hakikatlerle asla ispatı mümkün olmaya bir iddiadır…

1915'te Ermeni göçünün kayıtları sadece Osmanlı Devleti tarafından değil, İngiliz, Fransız, ABD ve Rusya askeri kayıtlarında da mevcuttur. ABD Halep Konsolosluğu tutanaklarına geçen Ermenilerin göç çizelgesi aşağıda verilmiştir:

The following is the statistics of Armenian immigrants according to best information;

(Türkçe:Takip eden, en iyi bilgilere göre Ermeni muhacirlerinin istatistiğidir.)

“Şam ve Maan'a kadar olan bölge.  100.000/Hama ve civarındaki köyler. 12.000

Homs ve civarındaki köyler.           20.000/Halep ve civarındaki köyler.     7.000

Maara ve civarındaki köyler.          20.000/Bab ve civarındaki köyler.       8.000

Mumbidge ve civarındaki köyler.  5.000/Ras-el-Ain ve civarındaki köyler. 20.000

Rakka ve civarındaki köyler.20.000/Deyrizor ve civarındaki köyler. 300.000

Halep Vilâyeti;34.451/Hüdâvendigar Vilâyeti;66.313

Diyerbakir Vilâyeti;141.592./Sivas Vilâyeti;141.592

(Malatya,Tarikiye,Musul)/Trabzon Vilâyeti;34.500.

(Gümüşhane,Nüfûs-ımütebehiye, Müsödeme,telef olma.vb.)

Karesi Sancağı;8290./Karahisar Sancağı;73 27.

Kayseri Sancağı;47.617/Mamüvefulazız Vilâyeti;74.206

Maraş Sancağı;27.101/Niğde Sancağı; 5101

Van Vilâyeti;67.792/Yekün; 987.569(413.067)

Esmâî-î Vilâyeti(ve livo)/Ankara Vilâyeti;128.657

(Nüfûsı-Memlulazız,vb)/Adana Vilâyeti;46.031

İzmit Sancağı;54.370/50.00;künye; Halep,(firâr veya vefaat)

Eskişehir Sancağı;/Bitlis Vilâyeti;109.521(20 firar veya vefaat,vb.)

Canik Sancağı;26.374(26.374)

Dipnotlar;

Sevk ve teb’îdleri mukarrer Ermeni ahâlînin vilâyet ve müstakil livâ üzerine mikdârını irâe eder.” 

Dadrian, Vahakn N., "The history of the Armenian genocide: ethnic conflict from the Balkans to Anatolia to the Caucasus.” Berghahn Books, New York 2004, ISBN 1-57181-666-6, p.256.Dipnotlar;

 Merve Erol, "Ermeni Tehcirinde Almanya'nın Rolü”,  Heinrich Boll Stiftung, 6 Kasım 2015

 Wolfgang Gust; "Der Völkermord an den Armeniern. Die Tragödie des ältesten Christenvolks der Welt.“ 1993, ISBN 3-446-17373-0, Kapitel 7. Vahakn N. Dadrian; “The history of the Armenian genocide. Ethnic conflict from the Balkans to Anatolia to the Caucasus.” Berghahn, New York 2004, ISBN 1-57181-666-6, p. 256.

Huberta von Voss (Hrsg.): "Porträt einer Hoffnung. Die Armenier. Lebensbilder aus aller Welt.“ Schiller,Berlin 2005, ISBN 3-89930-087-4, S. 101.

 TSK Genelkurmay Başkanlığı Sitesi (Word dosyası)". 30 Aralık 2008 tarihinde kaynağından arşivlendi.

 27 Nisan 2021

Yazar Hakkında

Prof.Dr.Kadır İnaltekin Diğer Makaleler