Türk Aile Yapısı
Türk Aile Yapısı Nasıl Olmalı?
TÜRK AİLE YAPISI ve AHLÂKÎ NASIL OLMALI?
İŞİN UZMANLARINDAN DERLEDİK.
Sizlerin de,bunları bildiğinizin farkındayız.
Yinede,hafızaları tazelemede fayda olduğuna inaniyoruz.
Peki,biz bu aile yapısının neresindeyiz?
Elbetteki,Tür ve hele Müslüman fertler ve aileler bunları bılır.
Her toplumun kenisine has, doğmaları, akideleri vardı.
Alman,Fransız,Çin,İran vb.
AİLE İÇİNDE DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN HÜSÜSLAR
Aile içinde,İslâmi ahlak kaidelerine riayet etmelidir.
İslami bir ailenin en belirgin özelliği, aile içinde ahlâkî kaidelere riayet edilmesidir.
Bir ailede ahlaki kurallara riayet edilmiyorsa, o aileye İslami aile denemez.
Bir ailede ahlakî kurallara riayet etmenin derecesi, o ailenin İslam'a yakınlığının da ölçüsüdür.
Aile içinde İslami ahlak kaidelerine riayet edilmesi konusunda, dava eri Müslümana önemli görevler düşmektedir.
Bu konuda son derece hassas olunmalı ve asla taviz vermemelidir.
Anne–babası ve ailenin diğer büyükleriyle konuştuğunda sesini yükseltmemeli,bağırıp çağırmamalı,mütevazi olmalı, saygı ve ölçüyü muhafaza etmelidir. Onlara isimleriyle hitap etmemelidir. Onların yanında oturduğunda ayaklarını üst üste atmamalı,uzatmamalı ve edepli bir şekilde oturmalıdır.Kendisinden küçükleri azarlamamalı, isimlerini bozarak(alaylı bir şekilde) hitap etmemeli, onlara çirkin sözler söylememeli. Onlara gereken sevgi ve sevgiyi göstermeli, ihtiyaçlarını gidermede yardımcı olmalıdır. Onlara İslami ilim, ibadet ve ahlak konuların da yardım etmeli; eksikliklerini gidermede, öğrenmede, öğrendiklerini tatbik etmede, ahlaki kurallara riayet etmede, ibadetlerini zamanında ve adabına uygun yerine getirmede yardımcı olmalıdır.
*AİLE İÇİNDEKİ KİYAFETLERE
Aile içindeki kıyafetine dikkat etmeli,bacı ve kardeşleri olsa dahi onlara karşı İslam'ın ruhuatına, uygun davranmalı. Bunları bilmek içinde,aileler-ana-babalar da,bir şeyler öğrenmeliki,bunları çocuklarına aşılaya bilsin. Aile,ebebeyler,çizdiği edep sınırlarını aşmamalı ve ahlâki değerleri muhafaza etmelidir.
*SOSYAL MEDAYADA,YANSIYAN,YATAK KİYAVETLİ KADINLAR.
*KULAĞINDA KÜPELİ SOYTARI ERKEKLER!
Ev ortamında göğüs ve bacaklar açık olacak şekilde uygunsuz kıyafetler giymemeli, yatma zamanı odasına çekilip evin içinde rasgele dolaşmamalı, eğer bir işi olursa diğer odalara girmek için kapıyı çalıp izin almalı ve odanın müsait olmasını beklemelidir. Bu konuda kendilerinde bir eksiklik görüyorsa, ailenin diğer fertleriyle de aynı hassasiyetle hareket etmeleri için gayret etmelidir.
* KUR'AN DERKİ
“Ey müminler! Ellerinizin altında bulunan (köle ve cariyeleriniz) ve içinizden henüz ergenlik çağına girmemiş olanlar, sabah namazından önce, öğleyin soyunduğunuz vakit ve yatsı namazından sonra (yanınıza gireceklerinde) sizden üç defa izin istesinler. Bunlar, mahrem (kapanmamış) halde bulunabileceğiniz üç vakittir. Bu vakitlerin dışında ne sizin için ne de onlar için bir mahzur yoktur. Birbirinizin yanına girip çıkabilirsiniz. İşte Allah ayetleri size böyle açıklar. Allah, (her şeyi) bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. Çocuklarınız ergenlik çağına girdiklerinde, kendilerinden öncekiler (büyükleri) izin istedikleri gibi onlar da izin istesinler. İşte Allah, ayetlerini size böyle açıklar. Allah alimdir, hakimdir. “ (Nur 58, 59)
* BİRLİKTE SOFRAYA OTURMA
Birlikte sofraya oturduklarında, sünnete uygun oturmalı, yemek üzerinde iken boş ve gereksiz konuşmalara girmemeli, yemeğini önünden yemelidir. Bismillah ile başlayıp, elhamdülillah ile bitirmelidir. Yemek beğen meme gibi kötü huylardan uzak durmalıdır.
Eve gelirken kapıyı çalıp içerdekileri haber dar ederek içeri girmeli, girişte evdekilere selam vermelidir. Çıkışta da anne veya babasını haberdar etmeli ve izin isteyip çıkmalıdır.
“…Evlere girdiğiniz zaman, Allah katından bereket, sağlık ve güzellik dileyerek kendinize (birbirinize) selam verin…” (Nur 61)
Aile içinde İslami hayatın bir bütün olarak yaşanması için gayret göstermelidir
İslam, bir hayat nizamı ve yaşam biçimidir. Bir bütün olarak insanın hem ferdi,hem ailevi ve hem de sosyal hayatını düzenleyip şekillendirmektedir. Onun için Müslüman,İslâm'ı hayatında bir bütün olarak tatbik etmeye çalıştığı gibi, ailesinde de bir bütün olarak yaşanması için gayret göstermelidir. Nitekim, İslâmi aile,İslam'ın bütün olarak tatbik edilmeye çalışıldığı ailedir.
Dolayısıyla Müslüman, aile bireylerinin; birbirleri üzerindeki haklarına riayet etmeleri, İslami ilim ve kültürün öğrenilmesi için gayret göstermeleri ve bu konuda birbirlerine yardımcı olmaları, aile içinde ahlaki kurallara riayet etmeleri, ibadetlerini zamanında ve adabına uygun bir şekilde eda etmeleri, evdeki düzen, disiplin ve birbirleriyle ilişkilerinde İslami kaideleri esas almaları, maddi işleriyle gelir ve giderlerinde helal ve harama riayet etmeleri ve aileyi ilgilendiren diğer hususlarda İslam’ı esas almaları için gayret sarf etmeli, yardım ve destekte bulunmalıdır. Ancak bunu yaparken; “şunu şöyle yapın”, “şu şöyle olmalı” gibi emredici tarzda hareket etmemeli, kendisinin doğruyu bildiğini ve doğruyu söylediğini, diğerlerinin yanlış bildiğini ve yanlış yaptığını iddia etmemeli, bu konularda onlarla kesinlikle tartışmaya girmemelidir. Kendisi yaparak ve yaşayarak örnek olmalı, hikmetle ve güzel sözle anlatmalıdır.
TÜRK AİLE SİNDE İŞ PAYLAŞIMI
Ev ihtiyaçlarını karşılamada ve ev işlerini görmede aileye yardımcı olmalıdır.
Aile, hayatını sürdürebilmek ve ayakta kalabilmek için barınma, yeme, içme, giyinme, sağlık eğitim, yakıt gibi temel unsurlara ihtiyaç duymaktadır. Bunların temini ise kolay değildir. İmkân, emek ve zaman ister. Bu konuda aile reisi bir yük altındadır, aile bireylerinin sayısı arttıkça ve ihtiyaçlar çoğaldıkça da bu yük ağırlaşmaktadır.
Dolayısıyla Müslüman, bu konuda babasını yalnız ve yardımsız bırakmamalı; ev ihtiyaçlarını karşılamada ve ev işlerini görmede elinden gelen çabayı sarf etmeli, yapabileceği işleri üstlenmeli ve katkı sunmalıdır.
TÜRK AİLE YAPISININ GELENEKSEL ÖZELLİKLERİ
İslâm dinî, aileyi daha yaratılışın başlangı cıyla birlikte ortaya çıkan insanlığın en eski ve en köklü kurumu olarak göstermiş; bütün insanlığın bu kurum §(kanun) sayesinde gelişip çoğaldığını bildirmiştir. (Hucurât,13)
* Modern antropolojik araştırmalar da Kur'an-ı Kerim'in verdiği bu bilgiyi desteklemektedir. Bu birim, kurum veya oluşun bütün insanlık tarihinde rastlanmakta olup, hatta bugün bile modern toplumların temelini oluşturmaktadır.
(Din Sosyolojisi, Çev.Ünver Cünay,Kayseri 1990, s. 70)
AİLE VE AHLAK,EĞİTİM
Aile, tarihin her döneminde ve her yerinde toplumun temel ve vazgeçilmeyen kurumu olmuştur. Bu kurum, insanlığın tanıdığı bütün dinler tarafından da kutsal sayılmıştır.
Onun kutsîliği, cemiyet hayatında düzeni, disiplini, huzur ve devamlılığı sağlamasından gelmektedir.
Çocukların eğitim ve terbiyesinde en önemli ve en yakın çevre ailedir, insan topluluklarını millet yapan manevî ve kültürel değerlerin nesilden nesile intikalini sağlayacak olan kurum ailedir. Bütün fonksiyonlarında ailenin yerine bir başka kurum ve kuruluşu koymak tabiata aykırıdır, böylesine teşebbüsler yeni yetişenlerin ruh ve beden sağlığını bozmakta, toplumun çözülme ve çökmesine yol açmaktadır.
Ailenin böylesine önemli olduğunu takdir eden İslam, ana kaynağı Kur’an-ı Kerim’de bu konuya yüz civarında ayet tahsis etmiştir. Sünnet kaynağı ise aileyi bir kitap (bölüm) konusu edinmiştir. (Prof. Dr. Hayrettin Karaman, İslam'da Kadın ve Aile, 1st. 1994, s. 198)
Eski yeni bütün kanunlarımızda aileyi,"Türk Toplumunun Temeli",olarak tanım lamıştır.
Aile, ilkel ve gelişmiş her toplumun temelidir. Kendisini sürekli, üyelerini mutlu kılmak için üzerine düşen görevleri yapmak zorundadır. Bu görevleri yaparken gelenekler (adetler)-le konulmuş,hukukî yaptırımlarla düzenlenmiş bir takım yetkilerle donatılan aile, başka kişi veya kuruluşlara devredilemeyen sorumlulukları da taşımaktadır.
Ailenin çeşitli sebeplerle zayıfladığı her durumda; kargaşa ve çok boyutlu sefalet yaygınlaşmaktadır. Aile bir bakıma kötülük ve iyiliklerin hem sebebi hem de sonucudur. Aile sağlıklı ise, toplumda iyilikler yaygınlaşır, aile bozulmuşsa toplum da bozulur.
Aile; üyeleriyle ilgili İnsanî, dinî, ahlâkî, hukukî görevleri yerine getirmekle görevli kılınmıştır. Bu durumun tabii sonucu, aile birtakım sorumlulukları da üstlenmiştir.
Bunlar; aile üyelerinin birbirlerine karşı sevgiyle, saygıyla davranmaları, her birinin, diğerlerinin sağlık, eğitim, beslenme, barınma hatta eğlenmesiyle ilgili olarak kendine düşen işleri yapma sorumluluğu şeklinde özetlenebilir. Bu sorumlulukların, benzerlerinden iki önemli farkı vardır;
Birincisi, bunların belirli bir zaman dilimi içinde ve belli bir plân dahilinde yerine getirilmesi zaruretidir. İkincisi ise, aileye ait olan bu sorumlulukların, bir başka kişi yahut kurum tarafından bu ölçüde yerine getirilmesinin mümkün olmamasıdır. Uzmanlar, kuş tüyün den bir gündüz bakım evi yatağının, ot yataklı bir aile ocağı kadar bile, çocuğu mutlu edemediğini, araştırmalarla tespit etmişlerdir. Aynı türden araştırmalar; en yetenekli gıda uzmanlarının, çok gelişmiş labaratuvarlarda imal ettikleri sütün, anne sütünün çocuğa sağladığı faydayı sağlayamadığını açıkça ortaya koymuştur.
Çocuğu dünyaya getirmekle ailenin işlevi tamamlanmış olmaz. Bundan başka, aile çocukların beden, zihin ve ahlâk bakımından sağlıklı ve dengeli yetişmelerinde birinci derecede rol almak suretiyle insanlığın her bakımdan gelişmesine ilk ve en önemli katkıyı sağlamaktadır.
Tarihin çeşitli dönemlerinde ve çeşitli kültür lerde aile az çok değişik fonksiyonlar üstlen mişse de çocuklarla ilgili bu işlevleri kesintisiz devam etmiştir. Çünkü, diğer bütün canlılar dan farklı olarak insanın fizyolojik, ruhsal, zihinsel ve ahlâkî gelişmesi ancak kadın ve erkeğin sürekli birlikte yaşamaları, böylece uzun yıllar ilgiye muhtaç olarak yaratılan çocuklarını beslemeleri, her türlü tehlikeden korumaları, eğitmeleri, diğer maddî ve ruhsal ihtiyaçlarını karşılamaya çalışmalarıyla müm kündür.
Bu yüzden Kur'an-ı Kerim'de çocukların yalnızca emzirilme dönemleri için iki yıllık bir süre belirlenmiş; (Bakara, 232; Lokman, 14) Ayrıca Kur'an ve sünnetteki özel veya genel hükümlere dayanılarak fıkıh kitaplarında çocuğun doğumundan evlenip aile kurmasına kadar türlü ihtiyaçların karşılanması için anne-babaya birçok görev ve sorumluluk yüklemiştir. Bütün bu görevlerin yerine getirilmesi aile kurmakla mümkün olduğu içindir ki, Hz.Peygamber; "Nikâh benim sünnetimdir. Benim sünnetimden yüz çevirenler benden yüz çevirmiş olurlar" buyurmuştur. (Ibn Mâce, Nikâh, 1)
Ailenin eğitim sorumluluğu,eğitimciler,aileyi ilk ve en etkili eğitim kurumu kabul ederler. Ailenin bu işlevi yalnız içe dönük bir faaliyet olmayıp, genel olarak toplumsal ve ahlâkî hayata da büyük bir hizmettir. Her ne kadar insanlar da öteki canlılar gibi evlenmeden çocuk dünyaya getirebilirlerse de,çocuğun uzun süren zahmetli bakımı ve din,toplum, hukuk gibi kurumların bireyden beklediklerini kazanmasını sağlamak anne tarafından tek başına yerine getirilemeyecek kadar ağır bir görevdir. Çocuğun maddî ve bedensel ihtiyaçları yanında dinî, ahlâkî, toplumsal ve mesleki eğitim-öğretime şiddetle ihtiyacı vardır.
Bu sebeple Kur'an-ı Ke- rim'deki "Ey inanan lar! Kendinizi ve aile halkınızı yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun...." Mealindeki ayet, bütün Kur'an yorumcularına göre,aile reisini, eşi ve çocuklarının eğitim ve yaşayışından sorumlu kılmıştır. İslam ahlâk literatüründe çoğunlukla "terbiye", "edep" ve "tedip" kavramıyla ifade edillir.
Bu eğitim hakkında,Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur; "Hiçbir baba, çocuğuna güzel ve yararlı eğitimden daha değerli bir miras bırakamaz." (Tirmizî, Birr, 33)
Şüphesiz çocuğa bu değerli mirası en iyi ailesi verir. Çünkü,çocuğun ilk tanıdığı, güven diği,özendiği,rehper gördüğü,sevdiği ve en derin duygularla bağlandığı kişiler ana ve babadır. Bu yüzden aile yuvasından yoksun kalan çocukların eğitim öğretiminde,hatta ahlâk ve ruh sağlığında ciddi sıkıntılarla karşılaşıldığı bilinmektedir.
Yapılan bir araştırmada memleket, ülkemiz deki hükümlü gençlerin %22'sinin parçalanmış veya eksik aileden geldiği tespit edilmiştir.(Sosyo-kültürel Değişme Sürecinde Türk Ailesi, T.C. Baş bakan lıkAile Araştırma Kurumu Yayını, Ankara 1992, s. 344-345)
Görevin ağır,yetkilerin sınırlı ve sorum luluk ların devredilemez olması, aile üyelerinin çok iyi bir eğitim görmelerini, ailede eğitimin bir devlet sorumluluğu olarak yerine getirilmesini zaruri kılmaktadır.
Ailenin; kendisine, yeni nesle ve çevresine karşı çok önemli ve başkasına devredile meyen görevlerini yapabilmesi için dinimiz, örf ve adetlerimizle kanunlarımız onu, birçok yetkilerle donatmıştır.
Aile, öncelikle kendi üyelerine ve bu yolla da toplumun bütün üyelerine, insanlığın temel değerleri olan şu tutum ve davranışların kazandırılmaya başlandığı bir sorumlu,mesüliyet arz eder.Şöyle ki;
A) Dini inanç ve ibadetin aşılanıp öğretilmesi,
B) Kardeşlik duygusunun doğurduğu insan sevgisi ve paylaşma davranışının benimsetil mesi
C) Annenin rehperlik etmesiyle ve anne-babnın şefkatlı davranması,merhamet duy gusuyla temas ve bunların uygulanması.
D) Aile fertlerinin ilişkilerinde hakim olan hoşgörülü tavırların tanınması.
E) Aile içindeki iş bölümü uygulamalarından, görülerek kazanılan cesaretle kişilik sahibi olma.
F) Bir aile tarafından aranan, yokluğu hisse dilen kişi olarak, diğer üyelerin mensubiyet duygusundan kaynaklanan güvenlik içinde olma.
Aile,fertlerinin,birbirleriyle olan kan bağı, aynı mekânda yaşama, aynı değerleri benimseme, aynı mutluluk ve sıkıntıları paylaşma gibi biyolojik, sosyal ve psikolojik ortak yönleri, onların kendi içindeki İnsanî duyguları doğurur ve geliştirerek pekiştirir.
Bu gelişmenin istenilen seviyede sağlana bilmesinin tek şartı, aile üyelerinin birbirlerine karşı eğitim sorumluluğunu üstlenmeleridir.
Ailede eğitim, işte bu insani değerlerin geliş tirilerek yaşatılması için aile üyelerinden her birinin yerine getirmesi gereken tanıtma, benimsetme,önderlik ve rehperlik(hani,“üzüm üzüma bakarak yetişir“,halk deyimi ) ederek davranışa dönüştürülmesi ile ilgili sorumluluk, mesüliyetlerden bir kaçıdır.
* YAŞLANMIŞ,VİRÜSLE MÜCADELE EDEN BİR DÜNYA
Artık,hayli ihtiyarlamış olan dünyamızda; özel-resmî eğitim kurumlarının,kişileri dinî,ahlâkî,medenî amaçlar için eğitmekte acze düştükleri açık bir şekilde ortaya çıkmıştır. Adları eğitim kurumu olsa da,yapabildikleri tek şey,bazı bilgileri öğretmek ve bunların ne ölçüde tekrarlanabildiğim test etmekten ibarettir.
Bu zaafiyeti daha da körükleyen kitle haber leşme araçlarının,eğitmek şöyle dursun, az-çok eğitilmiş insanları da zavallılaştıran tutumları,her gün gözler önünde sergilen mektedir.
Bu mesüliyet,sorumsuz ve gerçek demok ratik anlayışla asla bağdaşmayan başı bozuk ve sevimsiz bir kısım yayınların; insan haysi yetini zedeleyen,onu yaratılışındaki(ulvî değerler den) temizlikten uzaklaştırarak yozlaştıran,telkinleri de dikkate alınırsa, ailede terbiye ve eğitimin zaruriyet,önemi vazgeçilmezliği kendiliğinden ortaya çıkıyor.
* BU VESİLE
Bu sebeple, özellikle bizim toplum,(aile yapımız), eğitimden sorumlu ve bu hizmeti ver mekle yetkili olanların ailede yapılan eğitime,bugünkünden daha ciddi bir seviyede yaklaşmaları,kaynak ayırmaları,milletçe kalkınmamız,huzur ve güven içinde yaşama mız için zaruridir.
(Dr. Hüseyin Ağca, Ailede Eğitim,T.D.V. Yayını,Ankara 1993, s. XII-XV, 6,7, 138)
* TÜRK AİLE YAPISINDA BAZI ÖZELLİKLERİ
1) Türkiye'deki çekirdek ailenin Batıdaki çekirdek aileye, sadece aile içinde yaşayan birey sayısı ile benzediği, bunun dışında aile fertleri arasındaki ilişkiler ve bu ilişkilere atfedilen değerler kadar ailenin yaşama biçimi açısından da belirgin şekilde farklılık arzetmektedir.
* YARDIMLAŞMA VE DE...
2) Karşılıklı dayanışma ve yardımlaşma temeline bağlı bir yaşama biçiminin sürmesi ve bazı aile içi etkinliklerin (çocukları evlenene kadar aile yuvasında barındırmak, yaşlılara aile içinde çocuklar tarafından bakılmasının toplum da(aile yapısında) bir değer taşıması, evliliklerin her iki tarafın ailesi tarafından destek lenerek kurulması vb.) devam ediyor olması,Türkiye'deki temel,asıl aileyi(Aile yapısını) Batı'dakinden ayırmaktadır.
* * *
3)Aile kurumu açısından ele aldığımızda bugün Türkiye,Batı'ya nazaran çok güçlü bir aile yapısına sahiptir.
Çünkü,aile yapısı ve toplum,halk arasındaki, geleneksel değerlerin (örf ve adetler) korun ması,aktarılması ve aile içinde dayanışma, yardımlaşmacı bir şekilde devamını sağlamaktadır.
Kadın ve erkeklerin büyük bir kesimi gelenek sel(alışıla gelmiş) değerler çerçevesinde evlenerek birlikte yaşamaktadırlar.
Görücü usulü evlenmeler artık yok denecek derce de azalmıştır.
(Dinimizde,evlenme,yuva kurmayı teşfik eder."Yuvada bereket vardır",der.)
Şimdi gençler beğendikleri ve evlenmeyi istedikleri kişiyi ailelerinin onayına başvu rarak seçmektedirler.
Her açıdan bu kadar büyük önem taşıyan aile kurumundaki ilişkilerin sağlıklı,anlamlı ve kişi,fertler açısından yaşamayı kolaylaştırıcı olması önemli ve Türk ailesine has,bir yaşam/hayat tarzıdır.
*BABA VE KIZ...
4) Gayri müslim ülkelere göre,Türkiye'de boşanma,çok vahim nedenler söz konusu olmadıkça, tercih edilmemektedir.
Öte yandan,eşler arasındaki ilişkiler,hıssı doyum,tatmin,tesir yerine, ekonomik (iktisadî) açıdan hayatı sürdürme ve kuşak,nesillerin devamı üzerine kurulmuştur.
* * *
5)Türk aile yapısının temelinde,bin yılı aşkın bağlı olduğumuz İslâm dininin aile anlayışı yatmaktadır. Hatta,İslâm dininden de öce,Türk töre ve örf adetleri de,ahlakî değerler ile donatılmıştı.
(Siz hiç,Saka Devleti'nin en son baş buğu Tomris Hatunu okudunuz mu?)
Sayfamızda,yer yer,Saka Devleti'nden,Selçıklulardan bahseder dururuz. Hele,o sayfalarada bir göz atsanız..!)
Bu da ailenin sağlam temellere oturmasını sağlayan en önemli faktör,unsurdu.
IMAMI GAZALI
Bu aile yapısı hüsüsünda,İmami Gazalı,Erzurumlu İbrahim Hakkı,Altan Deliorman,Necip Fazıl,Muhammed İkbal,Prof.Dr.Fuad Köprülü,Prof.Dr.Ünver Günay-Harun Güngör, Prf.Dr.Tüfan Gündüz,akla gelenlerden bir kaçı.
(Merhum Altan Deliorman,yazarımızla birlikte,İstanbul.)
Bilmem anlata bildik mi?
Peki,sizler bu aile yapısının neresinde yer alıyorsunuz?!
Günlük bir gazete alıp okumayanlarin,bu satırları okuması...
ALLAH BİZE,"EHLİ SÜNNET-VELCEMAAT" BİR HAYAT DAİM NASIP ETSIN.
Mehmet Ali,Münih,14.12.2020
0 Yorum